Paylaş
Bizde seçim yenilgisi yaşayan liderler, yenildiklerini asla kabul etmezler.
İnandırıcı olmasa da mutlaka türlü bahaneler bulurlar.
*
Kişisel siyasi tarihinde ilk kez bariz bir irtifa kaybı yaşayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin yaşadığı başarısızlığı net biçimde kabul etti.
Yenilgiyi yetim bırakmadı.
*
Seçim gecesinden itibaren Erdoğan’ın duruşuna şöyle bir bakalım:
*
- Hiçbir bahanenin arkasına sığınmadı.
- Seçmeni sorgulamadı.
- Kazandıkları yerleri öne çıkarmadı.
- Aldıkları oy oranı üzerinden “O kadar da kötü durumda değiliz” hesapları yapmaya girişmedi.
- Rakibin elde ettiği başarıyı küçümseme yoluna girmedi.
- “Özeleştirimizi yapacağız” dedi.
- Parti kadrolarına ve bürokrasiye neşter atacağının sinyalini verdi.
- Oy kaybının yanı sıra kan ve ruh kaybının söz konusu olduğunu söyledi.
- “Ya toparlanırız ya da buz gibi eririz” diyerek acı gerçeği ifade etmekten kaçınmadı.
*
İlk tepki, ilk değerlendirme, ilk duruş, ilk analiz, ilk okuma biçimi çok önemlidir.
Eğer devamı da böyle gelirse...
AK Parti açısından bir çıkış yolu var diyebiliriz.
ÇÖKEN EFSANELER
LEYLA ZANA EFSANESİ
LEYLA Zana, DEM çizgisi açısından bir efsanedir.
O çizgide bir ağırlığı vardır.
Çok konuşmaz. Konuştuğu zaman da etkili olur.
*
Son seçim, Leyla Zana efsanesinin çöküşüne tanık olduk.
Olay şöyle gelişti:
*
Çoktandır ortalarda görünmeyen Leyla Zana, seçim öncesi ortaya çıktı.
İstanbul’daki DEM seçmenine çağrılar yaptı.
“CHP’ye oy vermeyin, aman partinize oy verin” dedi.
*
Sürpriz son:
DEM seçmeni, hiç oralı olmadı. Leyla Zana, İstanbul’daki DEM seçmeninde yaprak bile kıpırdatamadı.
*
KAFTANCIOĞLU EFSANESİ
2019 seçiminde CHP’nin elde ettiği başarının arkasında dönemin CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu olduğunu öne sürenler çoğunluktaydı.
*
“Müthiş örgütçü” dediler. “Sandıklara sahip çıktı” dediler. “Mahalle mahalle dolaştı” dediler.
Dediler de dediler.
*
Sonuç şöyle oldu:
*
Canan Kaftancıoğlu’nun izinin tozunun olmadığı bir seçimi, CHP gümbür gümbür kazandı.
Böylece bir efsaneye veda etmiş olduk.
*
MAÇOĞLU EFSANESİ
“Komünist başkan” diye nam salmıştı.
Tunceli’de yaptıklarına övgüler yağdırılıyordu.
Bir efsaneye dönüşmüştü adam.
*
Maçoğlu da buna güvenerek TKP’nin Kadıköy adayı oldu.
*
Ve şu acı gerçek ortaya çıktı:
*
Şehir solcuları, komünist başkanları kırsalda seviyorlar, kendi yaşadıkları yerlerde değil.
*
Böylece Maçoğlu efsanesinin de sonuna gelmiş olduk.
*
MUHAFAZAKÂR SEÇMEN EFSANESİ
Muhafazakâr seçmenin CHP’ye kessen oy vermeyeceğine inanılır.
Yıllardır söylenene söylenene bir efsaneye dönüşmüştür bu.
CHP bile inanmıştır bu efsaneye.
*
Demek ki neymiş?
Muhafazakâr seçmen, iktidar partisine tepki göstermek için CHP’ye de oy verebiliyormuş.
SEÇİMİN ETKİSİZ ELEMANI: MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
“MERAL Danış Beştaş, DEM’deki önemli aktörlerden biridir” falan dedik.
Acayip yanılmışız.
Meğer hiç de önemli bir aktör değilmiş.
Kendi partisinin seçmenini bile kendisine oy vermeye ikna edemeyecek denli yetersizmiş.
*
Diyebilirsiniz ki:
Rol yaptı. Aslında kendisine oy verilmesini istemedi. Partinin oylarını İmamoğlu’na yönlendirdi?
*
İyi de bunu nasıl yaptı? İstanbul dediğin koca metropol. Kulaktan kulağa oynayarak yapılacak bir iş değil ki bu. Alavere dalavere yapmayı nasıl başardı?
*
Eğer DEM denilen partinin bu tür kulaktan kulağa oyunlara uygun bir parti olduğu söyleniyorsa...
O zaman da “Bu nasıl parti, bu nasıl demokratik siyaset, böyle siyaset mi olur” diye sormak gerekmez mi?
VAN’DA NİHAYET DOĞRU KARAR
Van’da DEM’in adayı birinci olmuş.
Aldığı oy oranı yüzde 55. En yakınındaki aday, yarısını bile bulamamış.
Buna rağmen birtakım karmaşık hukuki süreçler gerekçe gösterilerek başkanlığı, ikinciye vermek hakkaniyet ve adalet duygusunu feci zedeliyordu.
*
Dün akşam üzeri nihayet sağduyu galip geldi.
Yüksek Seçim Kurulu, DEM’in adayına başkanlığı verdi. Böylece hukuk, bir oyunu bozmuş oldu.
*
Bu olay üzerinden ülkemize operasyon çekmeye kalkışanların, bu olayı bahane ederek sokaklarda vandallıklar sergileyenlerin hevesleri kursaklarında kaldı çok şükür.
*
Bir güzellik daha: Türkiye’nin yeni dönemiyle ilgili karamsar duygular beslemenin gereksiz olduğu da ortaya çıktı.
TÜRKER BEY
TÜRKER İnanoğlu dendiğinde aklıma...
- Koskoca Yeşilçam tarihi gelir.
-Filiz Akın gelir, Gülşen Bubikoğlu gelir.
- Yumurcak filmleri gelir.
- Gırgıriye filmleri gelir.
- Kara Murat filmleri gelir.
- Video döneminin Ulusal Video şirketi gelir.
- TRT’nin unutulmaz programları “Bir Başka Gece” gelir, “Hodri Meydan” gelir.
- Hatta ve hatta Özal’ın “İcraatın İçinden” programı gelir.
- Yıllara meydan okuyan “Arka Sokaklar” gelir.
- Sinema salonları gelir.
- TİM gelir.
*
Bir büyük defterdir Türker İnanoğlu.
Her sayfası dolu, her sayfası renkli, her sayfası canlı, her sayfası hayatın içinden bir defter.
Türker Bey’i kaybettik ama o defter elimizde.
Bundan böyle o defteri...
“Vay be” diyerek elimize alacağız, gülümseyerek karıştıracağız, merakla didikleyeceğiz,
*
Allah’tan rahmet diliyorum Türker İnanoğlu’na.
Paylaş